Hikayemizde aktarılacak olaylar 26 Nisan 1986 tarihinde alevlenmiştir. Ukrayna’nın Pripyat kentinin yaklaşık 14.5 km kuzey basında konumlanan Çernobil isimli şehir, bütün olup bitenin merkezi olacaktır. Halk tarafından Çernobil Nükleer Santrali olarak anılan fakat aslında gerçek ismi Vladimir 1. Lenin Nükleer Santrali olan bir bölgede yaşanılanlar konu edilmektedir. Chernobyl İnsanlık tarihinin, en büyük felaketlerinden birisini işleyecektir. Çernobil Santrali, Ukrayna’nın başkenti Kiev’e yakın olması nedeniyle büyük tepkiler görmüştür. Fakat hiçbir tepki Pripyat’a inşa edilmesinin önüne geçirememiştir. Bu bölge daha çok ağaçlık ve bataklık kaplıdır. 1970’lerde ilk küreğin vurulduğu alanda 1977 yılında ilk reaktör devreye girmiştir. 1983 yılında dördüncüsü üretilmeye başlanmıştır. Fakat 1986 yılında deneyde gerçekleşen hata, büyük bir faciaya yol açmıştır. Bu sırada iki reaktörün daha yapım aşamasında olması, durumu daha kritik bir boyuta ulaştırmıştır. Facianın gerçekleşmesinin ardından, uzun süre gizliliği sağlanmaya çalışılmıştır. Fakat Stockholm’de faaliyetlerini yürüten Forsmark Nükleer Santrali teknisyenlerince, radyasyon kalıntılarına denk gelinmiştir. Tüm dünyanın dikkati, bir anda bu faciaya odaklanmıştır. SSCB’ye neye sebep oldukları karşısında açıklama yapmaları üzerinde büyük bir baskı kurulmuştur. Ortaya çıkan patlama soncunda, milyonlarca insanın anlık hayatını kaybettiği ve birçoğunun da yıllar sonra ölümlerine yol açacak kansere yakalandıkları itiraf edilecektir. Valery Legasov isimli bir bilim adamı, bütün olup bitenlere dair altı ses kaydı alacak ve kasetlerle bildiklerini gerisinde bırakacaktır. Sonrasında intihar ederek, hayatını sonlandıracaktır. Sovyetlerin mevcut zaman dilimindeki baskıcı ve disiplinli yönetim şekli, canına kıymasına yol açmıştır. Çernobil’deki patlamanın sonrasında, hâkim olan ortam aktarılmaya çalışılacaktır. Tesise en yakın bölge Pripyat’ta insanlar çaresizlik içinde kalmıştırlar. Olayların çıkış evresinde, ilk müdahale etmeye çalışan itfaiyecilerdir. Bu nedenle de inanılmaz derecede radyosyonla karşı karşıya kalmıştırlar. Lyudmilla Ignatenko adındaki itfaiyeci ve karısı Vasily Ignatenko, bu mücadelenin önde gelen isimlerindendirler. Bir insan dahi kurtarabilmek adına, kendi canlarını hiçe saymıştırlar. Oysa ki karşılarındaki facia, ulaşamayacakları kadar büyük kitleleri etkisine alacaktır. Chernobyl atmosferi, arkasında bırakmış olduğu hikayeler ve bu zamana kadar pek söz edilemeyen detaylar, ortaya çıkacaktır.

Alex Haley'in 1976 yılında yazdığı "Roots: The Saga of an American Family" adlı romanından esinlenerek 1977 yılında ABC kanalına 8 bölümlük mini dizi olarak uyarlanmıştır. 9 dalda Emmy'e aday gösterilmiş ancak kazanamamıştır. 1 Altın Küre ve Peabody ödülü kazanmıştır. Yayınlandığı dönemde Amerikan televizyon tarihinin en çok izlenen dizilerinden biri olma rekoruna imza atmıştır. Dizide Afrika'dan köle olarak Amerika'ya kaçırılan ve bir çiftlik sahibine satılan Kunta Kinte'nin (Malachi Kirby) dramatik hikayesi anlatılmaktadır. Sahibi tarafından "Toby" adı verilen Kunta Kinte özgürlüğüne düşkün bir adamdır. Defalarca kaçış planları yapmış ve en sonunda köle avcıları tarafından ayağı kesilerek pes etmiştir. Çiftliğin aşçısı Bell (Emayatzy Corinealdi) ile evlenir ve Kizzy (Anika Noni Rose) adında bir kız çocuğu olur. Yaşama yeniden bağlanan Kunta Kinte'nin kahramanlıkları nesilden nesile ulaşır. Tennessee'de yaşayan Alex Haley (Laurence Fishburne) ile yolları kesişir ve Alex Kunta Kinte ismini tüm dünyaya duyurur. Onun soyundan gelen bir kaç jenerasyon acısı ve tatlısı ile izleyiciye aktarılmaktadır.

Fransa sinemalarında 13 milyon 933 bin dolar hasılata ulaşan “Yves Saint Laurent” adlı filmin (2014) yönetmeni ve senaryo yazarlarından biri olan Jalil Lespert, bu kez Fransa’nın Güneş Kralı 14. Louis’yi konu alan “Versailles” adlı televizyon dizisine el attı. Dizi adını bir av köşküyken 14. Louis tarafından büyütülen saraydan aldı. Versailles dizisinin ilk 10 bölümü 14’üncü Louis’nin çocukluk ve gençlik dönemine odaklanıyor. Fransız televizyon platformu ve yapım şirketi Canal + tarafından İngiliz yapımcılar Simon Mirren ve David Wolstencorf’a ısmarlanan dizinin ilk 10 bölümünün maliyetinin 27 milyon Euro’yu (89 milyon TL) bulacağı açıklandı. Güneş Kral’ olarak anılan 14’üncü Louis zamanında Versailles Sarayı’nda yaşanan iktidar oyunları ve ilişkilerin anlatılacağı Dizide Kral 14’üncü Louis’yi İngiliz oyunca George Blagden canlandırıyor.

Mad Menin sevilen aktörü Jon Hamm ile Harry Potter Daniel Radcliffeyi aynı projede buluşturan bu yeni dizi, İngiliz televizyon kanalı Sky Arts 1′de yayınlanacak. A Young Doctors Notebook, 4 bölümlük mini dizi olarak tasarlandı. Türü komedi-drama. Dizi, Rus edebiyatının en güçlü isimlerinden Mikhail Bulgakovun mini öykülerinden uyarlama. Rus devriminin yeni yeni ortaya çıkmaya başladığı bir dönemde (1900′lerin başları), küçük bir köyde doktorluk yapan Vladimir Bomgardın hikayesini anlatıyor. Doktor, modern çağa yeni girmeye hazırlanan bu köyde, batıl inançlı hastalarla uğraşmakla kalmayıp, aynı zamanda kendi kariyer planını da sürekli olarak kafasında kurmaktadır. Bu karakterin orta yaşlı halini Hamm, genç halini ise Radcliffe canlandırıyor.

Hatfields & McCoys ismindeki mini dizi, Amerika’nın Batı Virginia eyaletinde yaşayan Hatfield ve Kentucky eyaletinde yaşayan McCoy ailelerinin mücadelesi üzerine odaklanıyor. 1800'lü yıllardan itibaren aralarında devam eden sürtüşme ve kan davası nedeniyle ülkenin en tanınmış düşman aileleri olarak bilinen iki tarafın arasındaki nefret dolu rekabet her iki taraftan birçok ölüme neden olurken, olaylar neredeyse Batı Virginia ve Kentucky eyaletleri arasında bir iç savaşa kadar tırmandı. Devil Anse Hatfield ve Randall McCoy aslında Amerikan İç Savaşı döneminde iki arkadaş iken savaş sonrasında eve döndüklerinde aralarındaki ilişki bozulmuştur. Ted Mann (Deadwood) ve Ron Parker (Broken Trail) ikilisinin senaryosunu hazırladığı dizi, ana hikaye olarak bizlere bu mücadeleyi anlatırken bir yandan da Hatfield'in oğlu ile McCoy'ın kızı arasındaki aşk ilişkisi, eyalet başkanlarının çatışması, McCoy'ın oğullarının yaşadıkları, kundaklama olayları ve işlenen cinayetler gibi birçok gelişmeyi gözler önüne serecek.

Hikâyede İtalya’nın 15. yüzyıl atmosferi üzerinde gelişen olaylar aktarılacaktır. Bu zaman diliminde, İtalyanlar yükselişe geçmiştir. Floransa’nın en söz geçiren ailelerinden birisi de Medicilerdir. Giovanni Medici, değirmencilik yaparak iş hayatına atılmış ve hızla yükselerek bankacı konumuna gelmiştir. Güzel seyreden hayatı, bir anda son bulunca, kendi yerine oğlu Cosimo Medici geçmek durumunda kalmıştır. Cosimo, Giovanni’nin hayatını kaybettiğini, karanlık bir sır gibi saklayacaktır. Çünkü, konu hakkındaki araştırmalarını gizlice yürütmeye karar vermiştir. Ülkenin prestijli bölgelerinde sahiplendikleri mal varlıkları, göz önünde bir aile olmalarına fırsat tanımıştır. Öte yandan doğrudan Papa ile de samimi ilişki kurmaya başlamıştırlar. Bu durum siyasal otoritelerini de doğrudan güçlendirmiş olacaktır. Medici Masters of Florence Medici Ailesi’nin reisi Giovanni Medici’nin hayatını kaybetmesi sonrası, oğlu Cosimo’nun girişeceği mücadele üzerinde ilerleyecektir. Cosimo, hayatı boyunca sanatla uğraşabilmenin hayalini kurmuştur. Fakat, ne yazık ki bankacılık yapmak durumunda kalmıştır. Bu nedenle de işinden pek haz etmemektedir. Babası Giovanni adeta kendi geleceğini ona sunmuştur. Babasının ölümüne dair araştırmaları, tek başına sürdürmekte yetersiz kalacak ve Lorenzo isimli kardeşiyle, Marco Bello adındaki dostunun da yardımlarını isteyecektir. Karakterlerin ilk şüphelendikleri kişi geçmişte dost oldukları Rinaldo Albizi’dir. Cosimo, olaylar ve bürokrasi arasındaki konuların arasında kalacaktır. Ülkenin alev alev yandığı zamanda bile Duomo Katedrali’ne kubbe inşaatı yapmak isteyecektir. Giovanni Medici, Medici Ailesi’ni hayalleri doğrultusunda kurmuş olsa da birçok konuda hata yaptığını görmeye fırsatı bulunmayacaktır. Lorenzo Medici, uysal bir karakterdir. Sürekli olarak ailesinin itibarını kurtarma mücadelesine girecek ve abisinin direktifleriyle hareket edecektir. Babalarının ölümünün şokundan halen çıkamamıştır. Bu nedenle de uzun sürecek bir yasa girmeden önce, katili bulup adaleti sağlamaları şarttır. Contessina Medici, Cosimo’nun karısıdır. Eşinin kendisinden bir şeyler gizlediğinin farkına varmış olsa da babasının ölümü münasebetiyle pek fazla üstüne gitmek istemeyecektir. Bu süreçte tek korkusu, kocasına da bir şeyler olabileceği düşüncesidir. Fakat, bunun önüne geçebilmesi için de pek mantıklı bir seçim yolu yoktur. Kocasına aşırı derecede bağlı ve aşık olması, yüreğinin sık sık daralmasını tetikleyecektir.

Hikâyede Da Vinci’nin bu zamana kadar saklı kalmış ve kimsenin işleyemediği konuları yansıtılacaktır. Da Vinci, en verimli olduğu 25’li yaşlarında, sıradan bir insanın yaşadıklarından çok ötesini görmüştür. Kendisinin döneminde, fikir ve inanç kavramlarının sadece belirli kişilerin tekelinden çıktığı benimsenmiştir. Bütün bu kişilere ve tabulaşmış düşüncelere karşı aykırı düşünceler beslemektedir. Üstelik, dönem itibariyle, aykırı düşünceler tamamen bastırılma eylemlerine maruz kalmaktadır. Ancak kendisi için bütün bunlardan çok insan düşüncelerinin özgür bırakılmasının önemi görülmektedir. Da Vincis Demons Da Vinci’nin yaşamındaki esrarengiz anıları üzerinde durulacaktır. Karakter, hayatının baharında bir ressam ve mucittir. Kendisinin ortaya atmış olduğu akımların etkisi, hayatını geçirdiği ve büyük üne sahip Floransa şehrinde yavaş yavaş benimsenmeye başlanacaktır. Dönem itibariyle, Floransa’da söz sahibi olan en güzlü aile Mecidilerdir. Da Vinci ile şehrin savunulması kanısında ortaklık yapmak üzere anlaşacaktırlar. Floransa şehri, Papa ile Vatikan’ın haz etmediği bir şehir olarak görülmektedir. Çünkü, bu şehir hem pozitif bilimler hem de sanat konusunda, dünyanın birçok şehrinden öne çıkmaktadır. Gelişmeler an ve an devam ettiğinden, dini otoritelerce tehlike olarak görülecektir. Da Vinci, diğer insanlardan yaratılıştan gelen zekâsı sayesinde sıyrılabilmektedir. Bu durum kendisini daha aykırı yönlere çekmektedir. Dinlerin her birine eşit şüphelerle yaklaşmaktadır. Hayat başta olmak üzere bütün toplumsal değerleri sorgulama sürecine girecektir. Dini otoritelerin, halka karşı dürüst ve şeffaf olmadıkları tezini savunacaktır. Karanlık kiliselerin, kirli oyunlarına ışık tutabilmek için de elinden geleni yapacaktır. Kendisi hayata akranlarına göre eksik başlamıştır. Çünkü babasının kim olduğu konusunda hiçbir bilgi yoktur. Yıllardır babasızlığın verdiği sorunlarla boğuşan karakter, babasının ismi de olsa tescillemenin hayalini kuracaktır. Kendisinin yetenekleri bir süre sonra Floransa şehrinin sınırlarını dahi aşacaktır. Milan dükü ile bile askeri mühendislik konularında anlaşmalar yapacaktır. Da Vinci’nin üstün zekâsı, hayranlık uyandırmasının yanında çekememezliği de beraberinde getirecektir. Tarih sahnesindeki birçok karanlık topluluk, kendisinden mühendislik konusunda sırlar almak için birbirleriyle yarışacaktırlar. Bu nedenle de Da Vinci ile doğaüstü toplulukların da iletişimleri yansıtılmaya çalışılacaktır.

Oscar ödüllü Elizabeth'in yazarı Michael Hirst'ten genç Kral VIII. Henry'nin çalkantılı yaşamı ve olaylı aşklarını konu edinen çarpıcı bir yapım. 1500'lerin büyülü atmosferinde bir yolculuğa çıkarken İngiliz tarihinin en ünlü krallarından biri olan Henry, izleyicilere her saniyesi dolu geçen bir dram sunacak. Sırf metresiyle birlikte olabilmek için yeni bir din yaratıp karısından boşanan bu adama kim karşı gelebilir ki? 10 bölümden oluşan bu yeni dizi Henry'nin siyasi entrikalarının yanı sıra Aragonlu Katherine ve Anne Boleyn gibi önemli kadınlarla girdiği romantik ilişkileri de işliyor. Henry'nin güç tutkusu ve kişisel düşkünlükleri tüm dünyanın akışını değiştirdi, The Tudors ise Altın Küre adayı tecrübeli oyuncu Sam Neill, Jeremy Northam, Gabrielle Anwar, Callum Blue ve Natalie Dormer'dan oluşan tecrübeli kadrosu ve usta senaryosuyla televizyon tarihini değiştirecek.

Hikâye 1803 yıllarını temel almaktadır. Bu yıllarda en çok dikkat çekici olay, Napolyon Savaşları olmuştur. İngiltere’de 300 yılı aşkın süredir, büyü yapılması yasaklanmıştır. Fakat bütün bunlara rağmen Bilge York Büyücüleri Cemiyeti aktifliğini ve oluşumlarını korumaktadır. Kendileri büyücüler olarak bilinseler de büyü yapmamakta sadece kitaplardan okumaktadırlar. Cemiyetin iki üyesiyse, diğer akranlarından farklı duygular hissetmektedirler. Bay Honeyfoot ile Bay Segundus, büyüye karşı büyük bir heves ve ilgi beslemektedirler. Hiçbir kitapçıda kendilerine yarayabilecek bir büyü kitabı bulunamamıştır. Bunun ardından bir kişiden öğrenmeye çalışacaklar ve Norrell isimli karakterle tanışacaklar. Norell, kendilerine yakın olan Yorkshire’deki evinde yaşamaktadır. Uzun süredir aynı evdedir ve kendisine Childermass isimli uşağı eşlik etmektedir. Büyü kitaplarıyla doldurulmuş bir kütüphaneye sahiptir. Fazlasıyla huysuz ve cimri bir yapısı vardır. Kütüphanesini büyük bir gizlilikle, saklamaktadır. Jonathan Strange & Mr Norrell Büyü yapmaya hevesli iki kafadarın, başlarına açacakları işleri ele alacaktır. Norrel, büyünün adının yerlere daha fazla düşmemesi için kendi adını öne çıkarmaya çalışmaktadır. İki karakteri ikna etmek için de York Katedrali’nde bir minik şov sergileyecektir. Sonrasında savaşa yardım etmek için çıkacağı uzun bir yolculuk gözlemlenecek ve hedefinde Londra olacaktır. Jonathan Strange isimli karakter yakışıklı ve gözü kara bir karakterdir. Öte yandan çapkınlık alışkanlığı da mevcuttur. Babası bile kendisinden haz etmemektedir. İşsiz bir şekilde miskinliğe alışmıştır. Bay Norrel, dışarıdan bakıldığında büyücü olarak görülmemektedir. Yorkshire’deki malikanesinin de çok ziyaretçisi yoktur. Sürekli olarak büyü kitaplarıyla yatıp kalkmaktadır. Tarihin en önemli kaynakları, kendisinin elleri altındadır. Büyüye yaklaşım kendisine yanlış gelmektedir. Büyünün itibarı için yüceltme hamleleri mevcut olacaktır. The Gentleman, olaylara dahil olacak bir peridir. Genellikle büyücülerin mum yaktıkları vakit, ortaya çıkmaktadır. Mum söndüğündeyse de kendisinden eser kalmamaktadır. Kendi çapında da olsa üst düzey yetenekleri mevcuttur. Periler diyarındaki görkemli şatosunda kalmaktadır. Kendisi dengesizliğiyle öne çıkacaktır. Çünkü, kararlı bir şekilde ilerlediği hiçbir durumda gözlemlenemeyecektir. Büyücülere kendi yetenekleriyle yardımcı olmaya çalışacak ve kendisi de onların yeteneklerini gözlemlemiş olacaktır. Menfaat ilişkisi mevcuttur.

Hikâyede dünyanın en saygın milletlerinden biri olan İngilizlerin, kraliyet tarihlerinde yaşanılan olaylar konu edilecektir. Kronolojik bir şekilde ilerleyen olaylarla II. Richard, III. Richard, IV. Henry, V. Henry ve VI. Henry dönemlerinde yaşanılan olaylar ve siyasi arena yansıtılmaya çalışılacaktır. 1399 yılında başlayan hikâye 1485 yılına kadar devam edecektir. Bu zaman diliminde, İngiltere’nin mevcut siyasi arenada etkinliğini sağlayacak gelişmeler yaşanmıştır. Kralların ileri görüşlülüğü doğrudan milletlerine de yansımış ve dünyada söz sahibi olabilmeyi başarmıştırlar. Wolf Hall İngiltere Kraliyet Ailesi’nin kronolojik olarak, tarih sahnesinde rol aldıkları dönemlere ayna olacaktır. 1455 ila 1485 yıllara arasında İngiltere iç siyasetinde Güller Savaşı olarak tanımlanacak bir iç savaş ortaya çıkmıştır. Dönem itibariyle tahtta Lancester ailesi oturmaktadır. Kendilerine karşı ayağa kalkan York ailesi, büyük bir mücadelenin de fitilini ateşlemiştirler. Savaşın sonuçları fazlasıyla kanlı olmuştur. Üstelik bu savaşlarda normal bilinenlerin aksine kadınlar daha aktif rol oynamıştırlar. Kazanan taraf kadınların başarısı, kaybeden tarafta kadınların hatası yüzünden başarısız olmuştur. Beyaz Kraliçe Elizabeth Woodville, The White Queen dönemi de etkin rol üstlenmiştir. The White Princess dönemindeyse IV. Edward ile Elizabeth’in evliliklerinin meyvesi olan kızları, Yorklu Elizabeth ön plandadır. Kendisine Beyaz Prenses lakabı takılmıştır. İç savaş süresince büyük yıkımlar yaşanmış ve en sonunda da Tudor hanedanı gülen taraf olmuştur. VII. Henry ismiyle tarihte yer bulacak olan Tudor, savaştaki zekasıyla birlikte büyük bir avantaja sahip olmuştur. Yorklu Prenses ile Kendisi arasında, büyüklerin devreye girmesiyle daha savaş bitmeden önce evlilik sözleşmesi imzalanmıştır. Elizabeth ise bu evlilikten memnun değildir. Çünkü savaşta sevdiği adamı toprağa vermek zorunda kalmış ve ailesinin yadigarı olan tahtı da kaybetmiştir. Ancak her iki amaç için de mücadelesini noktalamayacaktır. Savaş her ne kadar sonlanmış olsa da yeni bir savaşa kadar dinlenip, gücünü toplamaya karar verecektir. Kraliyet tahtı, kendisi tarafından kolay bir şekilde teslim edilmek istenilmeyecektir. Çünkü ailesinin kemiklerini sızlatacağının bilincinde olacaktır. Öte yandan sevdiği insanı toprağa gömen ellerden, intikam almak üzere yemin etmiştir.

Hikâyede Napolyon’un Rusya işgali kaynaklı olaylar konu edilmektedir. Napolyon, amacına adım adım yaklaşmak üzereyken, ülkede söz sahibi beş asil aile bulunmaktadır. Bu ailelerin, savaş sürecinde içlerindeki entrikalar ve söz sahibi olma arzuları, bütün işleri değiştirmiştir. Rusya ile Fransa arası büyük vahşetlere tanık olmuş ve kan gölüne dönmüştür. Ancak bütün atmosfer savaş ortamında geçmemektedir. Çevresel faktörler riskli olsa da romantik aşklara da yelken açılacaktır. War and Peace Bir taraftan yaşanılan savaşları, diğer taraftan da ortaya çıkan aşkları yansıtmaya çalışacaktır. Asilzade ailelerden birincisi Bezukhov Ailesidir. Rusya’nın en zengin simalarından Kont Kirill Bezokhov’un oğlu Pierre olaylarda daha fazla öne çıkacaktır. Kendisi evlilik dışında olmasına rağmen, hareketleriyle ailede söz sahibi olacaktır. Babasını kaybetmesine yakın, kendisine büyük bir vasiyet ve sorumluluk bırakılacaktır. Bu durum kendisini toparlamasını gerekli kılacaktır. Rostov Ailesi’nin lideri Kont Ilya Rostov’dur. Karakterin Natalya isimli eşiyle mutlu bir evliliği vardır. Buna ek olarak dört çocuk sahibidirler. Nikolai, Petya, Vera ve Natasha kendi hallerindedirler. Ailenin en öne çıkan ismi Vera isimli kızları olacaktır. Geçmişte Alman askerlerden birisiyle bir birlikteliğe imza atmıştır. Aile eski zenginliklerini kaybetmeye başladığında, kendisi fazlasıyla yıpranacaktır. Bolkonsky Ailesi’nin başında Nikolai Bolkonsky bulunmaktadır. Ailenin annesi, uzun zaman önce hayatını kaybetmiştir. Evliliklerinden Andrei ile Marya isimli iki çocuk sahibi olmuşturlar. Nikolai tarafından en çok kızı sevilmektedir. Kuragin Ailesi’nin başında Vasily Kuragin oturmaktadır. Kendileri de uzun zaman önce tıpkı Bolkonskyler gibi annelerini kaybetmiştirler. Ailede, Anatole, Hippolite ve Helene isimli üç çocuk mevcuttur. Hippolite için ailedeki konumu son derece düşüktür. Drubetskoy Ailesi, diğer ailelere göre farklı bir şekilde öncelikli olarak babalarını kaybetmiştirler. Aile yönetiminde Anna Drubetskaya aktiftir. Evliliklerinden Boris isimli oğulları dünyaya gelmiştir. Boris ile ilgileneceği ve üzerine titreyeceği yönünde büyük bir söz vermiştir. Bu nedenle de ona bir zarar gelmemesini gözeterek, kendini vicdan azabı çekmekten korumaya çalışacaktır. Asil aileler, kendileri ve diğer insanlarla ilişkileriyle birlikte, tarih sahnesinde ciddi derecede büyük bir rol oynamıştırlar.

Hikâye 1919 yılında ABD’deki 18. yüzyıl değişikleri üzerinde ilerleyecektir. Alkol tüketimi, 1920 ila 1933 yılları arasında kesin olarak yasaklanmıştır. 19. yüzyıldaki bazı ortaya çıkan olaylar, tansiyonu baya yükseltmiştir. Suç örgütleri, artık yeraltı faaliyetlerinde bulunmaya başlamışlar ve hem erkekler hem de kadınlar haydut olma eğilimine girmiştirler. İlk bölümde 1920 ila 1933 arasındaki olaylar merkezliğe alınacaktır. Frances Willard, Carry Nation ve Elizabeth Cady Stanton isimli liderlerin yönetiminde geçen süreç, 19. yüzyılda ortaya çıkacak olan büyük buhranının ortaya çıkmasına da yol açmıştır. Anayasa değişikliğiyle birlikte alkol üretim ve satış faaliyetlerinin yasaklanması, Volstead Yasası ve insanların yeni toplum düzenine uyum sorunları gibi noktaları işleyecektir. Likör kullanımını sağlayan insanlar bile beklenmedik tutuklamalarla karşı karşıya kalmıştırlar. Federal ajanlar, halkın arasına karışarak bütün ihlallerin saptanmasında rol oynamıştırlar. Peş peşe gelen yasaklara karşı, halkın muhalif tutumu artarken endişeli bir ruh hali de gözlemlenecektir. Her ne kadar güç olsa da az sayıdaki politikacı tarafından, Saloon kültürüne karşı büyük bir darbe alındığı ve yasağın asılsız olduğu dile getirilecektir. Amerika’da sanayi öncesinde sarhoşluk kökenli birçok sorun gözlemlenmiştir. Yoksulluk ve sefaletin üst noktalarda hissedildiği toplumda, geçmişten beri alışılagelmiş bir alışkanlığın toptan yasaklanması büyük problemlere yol açmıştır. Prohibition ABD’deki yasaklar ve insanların yasaklara entegrasyonu üzerinde ilerleyecektir. Sanayileşme hareketlerine eş zamanlı olarak göçmenlerin yoğun akışı da ortaya çıkacaktır. Bu durum sorunların daha ciddi boyutlara ulaşmasına da yol açacaktır. Çeşitli ülkelerden ABD’ye gelip yerleşen insanlar, bira damıtıcılarına sahip olarak sorunun üstesinden gelmeye çalışmıştırlar. Ancak federal hükümet tarafından bütün ürünlere fahiş vergiler konularak, bu eğiliminde önüne geçilmeye çalışılacaktır. ABD’de yürürlüğe konulan alkol yasağının hukuki boyutları ve doğurduğu sonuçları uzun süre dillerden düşmeyecektir. Değişikliğin uygulamada ve pratikte birçok sorunu da beraberinde getirmesi, yönetimsel krizlerin yaşanmasına da yol açacaktır. Çünkü, Volstead isimli yasanın uygulanması son derece zordur. Üstelik uygulanması için finansmanı da yeterli değildir. Milyonlarca Amerikalı, eski özgürlüklerine kavuşabilmek için hükümete karşı büyük bir mücadele girişecektirler.

Hikâyede 2. Dünya Savaşı’nda Pasifik cephesinde olup bitenler aktarılacaktır. Cephenin karşı saflarında Japonya İmparatorluğu’na ait Deniz Donanması bulunmaktadır. ABD Deniz Piyade Kolordusu ’sunun kendilerine karşı muazzam bir mücadelesine tanık olunacaktır. Guadalcanal Muharebesi başta olmak üzere, Iwo Jima ile Okinawa gibi muharebelerde gözlemlenecektir. Kısa süre önce Pearl Harbor’a beklenmedik bir baskın yapılacaktır. John Basilone isimli çavuş, Pasifik cephesine ivedi bir şekilde gönderilecektir. Robert Leckie isimli muhabir de Deniz Piyadeleri arasına yazılacaktır. Sidney Phillips, kalp rahatsızlığı sebep gösterilerek askerliğe elverişli olmadığı için gönderilmeyen arkadaşı Eugene Sledge’den ayrılmak zorunda kalacaktır. Acemi birliği serüvenine başlamak içni yola çıkacaktır. 8 aylık acemi eğitiminin ardından Phillips ile Leckie, adada yer alan uçak pistinin ele geçirilmesi için Guadalcanal isimli bölgeye gönderilecekler. 7. Tümen ile Basilone, uçak pistini savunmaya destek vermek için Guadalcanal’a çıkarma yapacaklar. Japonların özellikle de gece baskınının geri püskürtülmesinde Basilone önemli rol oynayacaktır. Bu nedenle de kişisel yönden kayba uğrayacaktır. Eugene Sledge, tarafından deniz piyadelerine katılma isteği devam edecektir. Üstelik, bu ısrarı nihayetinde deniz piyadesi olmasını sağlayacaktır. Eugene Sledge, askere alınarak Elliott kampında savaş eğitimi görmeye başlayacaktır. Bu sırada 1. Tümen Japonların kontrolündeki Yeni Britanya adasının Cape Gloucester isimli bölgesine çıkarma yapacaktır. Bir taraftan Japonlara karşı mücadele eden karakterler, diğer taraftan da boğucu ormana karşı durmak zorunda kalacaklar. Leckie, bu atmosferde hem fiziksel hem de psikolojik yönden fazlasıyla yıpranacaktır. Ardından savaş tahvilleri satışa çıkarılacak ve Basilone yardım için ülkeyi baştan aşağı dolaşacaktır. Kendisinin ününü duymayan kalmayacaktır. Acemiliğini tamamlamasının ardından, 1. Tümen 5. Alaya tayin olan Sledge, yeniden Phillips ile bir araya gelecektir. Leckie’nin de kendilerine katılımıyla uyumlu bir ekip olurlar. Sonrasında sıkı savunulmasıyla ünlü Peleliu Adası’na çıkarma yapmak üzere harekete geçecekler. Sledge için önemli olan çarpışma, Japonlarla gerçekleştireceği ilk mücadelesi olacaktır. The Pacific Japonya ile ABD arasındaki, 2. Dünya Savaşı çıkarmalarını gündem edecektir. Japonlar, savaşın sonlarında nihayet teslim olmayı kabul etmiştirler. Leckie, yaralarını iyileştirmeye çalışacak sonrasında eski yaşamına yeniden dönecektir.

Hikayede krallıklar arası savaşlar, din, politika, aşk ve sadakat gibi ögelerin vurgulanacağı olaylar gözlemlenecektir. Olayların yaşandığı dönem itibariyle, birçok krallık Vikinglerin başlarına bela olmasıyla uğraşmaya çalışmaktadır. Kral Büyük Alfred, emsallerinin aksine istila saldırılarına karşı kolay teslim olmayacak ve bütün gücüyle karşı koymaya çalışacaktır. Diğer krallıkları da bünyesine katıp, birleştirme gayesi güden karakter, Son Krallık’ın kuruluşu için elinden geleni yapmaya hazır olacaktır. Ortalığın karışık olduğu bir ortamda, özgürlük sınırlarını yeniden çizmek isteyecek ve hak ettiği krallığı kurmak için kahramanca savaşacaktır. Uhtred isimli Sakson asillerinin oğlu, Vikinglerin saldırıları nedeniyle hem babasını hem de kardeşini toprağa vermek zorunda kalmıştır. Sonrasında 10 yaşındayken Vikinglere esir düşmüştür. Artık tamamen asimile edilmeye çalışılmıştır. Uhtread, kendi ülkesini ve kültürünü parçalayanların kültüründe büyümek zorunda kalmıştır. Kendi ülkesiyle karşı karşıya geldiğinde, büyük oranda sadakati sınanmış olacaktır. İngiliz kimliğiyle doğup, Viking kimliğiyle büyüyen karakter, kendi kimliğini belirlemek için mücadele ettiği sırada Alfred ile karşılaşacaktır. Uhtred için Kral Alfred önemli görülecektir. Bir anda ailesinin katilleri ve yurdunun istilacıları Vikinglere karşı savaşmaya karar verecektir. Atalarından kendisine yadigâr kalan toprakları, bulunduğu tehlikeden kurtarmak için yolculuğa çıkacaktır.Brida da tıpkı Uhtred gibi Vikingler’e esir düşüp, asimile edilmeye çalışılmıştır. Kendisinin yolu Uhtred ile kesiştiğinde, kaderini de benzer olarak çizecektir. Karakterin hem en iyi sırdaşı hem de sevgilisi olacaktır. Kendisi cesurluğu ve korkusuzluğuyla, doğuştan bir savaşçıdır. Alfred, İngiltere’nin birleştirici kralı olarak görülmektedir. Son Krallık’ın kurulmasındaki gayesi budur. Vikinglerin istilasını sonlandırmak için kendi canından bile vazgeçmeye hazırdır. Özellikle de stratejistliği, kendi döneminin ilerisindedir. Uhtred ile bozuştuğu anlar olsa da beraber saf tutmayı becerecektir. Hristiyanlığı olabildiğince yaymaya çabalayacaktır. Ubba, Vikinglerde üst düzey bir komutandır. Mutluluğu daim olan karakter bir o kadar da acımasızdır. Uhtred ile aynı çocukluğu yaşamış, birlikte vakit geçirmiştir. Kendisinin en can alıcı noktası, büyücüye olduğu gibi inanmasıdır. The Last Kingdom Vikinglerin istilasından kurtarılmak istenilen topraklar ve içinde yaşanılan birçok olayı irdeleyecektir. İstilaların son bulması için büyük bir savaş verilecektir.